ORIJINAL ARAŞTIRMA | |
1. | Anafilaksi Anaphylaxis Feyzullah ÇetinkayaSayfalar 7 - 10 Makale Özeti | |
2. | Intrapartum glukozun neonatal asfiksiye etkisi The effect of intrapartum glucose to the neonatal asfixia Mehmet Koç, Ahmet Varolan, Ali Yazgan, Ayşin Aras Altın, Eser Ağar, Inci DavasSayfalar 11 - 15 Amaç: Intrapartum intravenöz sıvı verilen hastalarda glukozım umbilikal kord asid haz dengesi üzerine etkilerini araştırdık. Materyal ve Metod: 2002 Şubat-2002 Haziran tarihleri arasında Şişli Etfal Hastanesi 2. Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğinde takip edilen düşük obstetrik riske sahip gebelere intrapartunı %5 dekstrozla ringer laktat solüsyonu ve dekstrozsıız ringer laktat solüsyonu verilerek umbilikal kord asit baz değerleri ölçüldü. Bulgular: Çalışınaya 158 gebe intrapartunı gebe ile başlandı.22 hasta kriterlere uymadığından çalışma dışı bırakıldı.Çalışmaya alman hastalar arasında her iki grupta da demografik dağılım açısından istatistiki bir fark yoktu. 72 hastaya %>5 glukozlu ringer laktat solüsyonu. 64 hastaya dekstrozsıız ringer laktat solüsyonu uygulandı.Kord arteriel glukoz düzeyleri arasında istatistiki olarak anlamlı fark yoktu. (Grup 1.92.6 mg/dl;Grup 2: 86.7 mg/dl) Yenidoğan açlık kan şeker düzeyleri Grup 1: 56.3 mg/dl;Grup 2: 52.8 mg/dl. Umbilikal arter pH değerleri iki grup arasında belirgin olarak farklıydı ancak istatistiki anlamlılık yoktu p=0.08. pC02 ortalaması istatistiki olarak farklıydı p<0.05. Sonuç: Bu bulgular eşliğinde intrapartunı intravenöz sıvı uygulamasında %5 glukoz içeren solüsyonun daha çok tercih edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. |
3. | Bronşiyolitli süt çocuklarında farklı ilaç kombinasyonlarının etkinliğinin karşılaştırılması Comparisons of effectiveness of different drug combinations in the treatment of bronchiolitis in infancy Beyhan Yıldırım, Abdulkadir Göğremiş, Günsel Kutluk, Metin Uysalol, Feyzullah ÇetinkayaSayfalar 16 - 19 Bu çalışmada süt çocukluğu döneminde sık rastlanan bir sorun olan bronşiyolit tedavisinde nebulizer ile verilen tek başına salbutamol, salbutamol+ budesonid ve salbutamol+ budesonid+ipratropiyum bromür tedavilerinin etkinlikleri karşılaştırılın ıştır. Çalışmaya toplam 42 çocuk alınmış ve hastalar hastaneye başvuru sıralarına göre rastgele olarak bu tedavi protokollerinden birine alınmışlardır. Hastaneye yatırılan hastalar akciğer grafısi, nabız sayısı, solunum sayısı, oksijen satiirasyonu ve semptom skorları ile izlenmişlerdir. Çalışmanın sonunda hastaların her üç tedavi şeklinden de kısmen yarar gördüğü ancak gruplar arasında hastanede kalış süresi ve hastalığın şiddeti yönünden fark olmadığı sonucuna varılmıştır. |
4. | Süt çocukluğu dönemi bakteriyel pnömonilerinde üç farklı antibiyotik tedavisinin karşılaştırılması A comparison of three different antibiotic combinations in the treatment of Bacterial pneumonia among infants Abdülkadir Göğremi, Feyzullah Çetinkaya, Günsel Kutluk, Metin Uysalol, Bilge Sertel TüfekçiSayfalar 20 - 26 Amaç: Bu çalışmanın amacı 2 ay-2 yaş arası bakteriyel pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılan süt çocuklarında, penisilinG+kloramfenikol, ampisilin +sulbaktam ve seftriakson gibi geniş spektrumlu antibiotiklerin tedavi etkinliği ve maliyetini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma 3. Çocuk Kliniği ’ine bakteriyel pnömoni tanısı ile yatırılan 2 ay - 2 yaş arası hastaların prospektif takibi ile yapıldı. Çalışmaya 50 hasta alındı ve hastalara üç farklı antibiyotik tedavisinden biri rastgele tek kör yöntemle verildi ve 10 günlük tedavi sonunda tedavi modellerinin etkinliği değerlendirildi. Bulgular: Her üç ilaç grubunda da antibiyotik tedavisi etkin bulundu (P<0.001). Gruplar arasında klinik, laboratuar ve radvografik iyileşme açısından anlamlı bir fark saptanmadı. PenisilinG+kloramfenikol grubunda ilaç maliyeti anlamlı olarak düşük, ancak hemşire viziti açısından diğer iki gruptan iki kat fazla bulundu. Sonuçlar: 2 ay- 2 yaş arası çocuklarda bakteriyel pnömoni tedavisinde penisilinG+kloramfenikol, ampisilin + sulbaktam ve seftriakson seçeneklerinin her üçü de etkilidir. Penisilin G + klorenfenikol ilaç maliyeti olarak daha düşük olmasına karşın hemşire viziti açısından daha fazla yük getirmektedir. |
5. | 6-36 ay arası çocuklarda krup tedavisinde nebulize budesonid, parenteral deksametazon ve oral deksametazonun etkinliklerinin karşılaştırılması A comparison of nebulized budesonide, intramuscular and oral dexamethasone in the treatment of croup among children aged 6-36 months Bilge Sertel Tüfekçi, Günsel Kutluk, Inan Tüfekçi, Abdülkadir Göğremiş, Feyzullah Çetinkaya, Metin UysalolSayfalar 27 - 30 Amaç: Krup ya da akut larengotrakeabronşit, çocuklarda en sık görülen üst havayolu darlığı sebebidir. Acil tedavisinde soğuk buhar, nebulize rasemik epinefrin ve steroidler kullanılmaktadır. Steroid tedavisi oral, inhaler veparenteral yoldan uygulanabilir. Bu çalışmada krup tanısı konan 60 hastada steroid tedavisi iiç farklı yoldan verilerek etkinlikleri karşılaştırılmıştır. Gereç ve Yöntem: Yaşları 6 ay- 36 ay arasında yaşları değişen 60 hasta dört gruba ayrıldı. Bu gruplardan birincisine nebulize budesonid, ikinci gruba oral, üçüncü gruba ise pareııteral deksametazon verildi ve bunlar plasebo verilen dördüncü grupla karşılaştırıldı. Tiim hastalar “ Westley Krup Skoru ” ile, ilk başvuruda (0. saat), 24, 48 ve 72. saatlerde değerlendirildi. Bulgular: Steroid tedavisi alan hasta gruplarının krup skorlarındaki düzelme plasebo grubuna göre istatistiksel olarak daha anlamlı bulundu. Fakat oral, inhaler ve intramuskuler steroid uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı. Sonuç olarak: Krup tedavisinde her üç yoldan verilen steroid de etkili bulunmuş olup ilaç seçimi hastanın bulunduğu koşullara ve hekimin tercihine göre yapılmalıdır. |
6. | Koroner arter hastalıklı postmenopozal kadınlarda endojen seks hormon düzeylerinin ciddi iskemi ile ilişkisi The relationship between severe ischemia and endogenous sex hormone levels in postmenopausal women with coronary artery disease Fatih Borlu, Ali Özgür Öztürk, Kerim Küçükler, Songül Peker, Nihat ÖzerSayfalar 32 - 35 Amaç: Klinik ve laboratuvar olarak koroner arter hastalığı(KAH) olan postmenopozal kadınlarda serum serbest testosteron ve östradiol düzeyleri ile mevcut koroner iskemi arasında ilişki olup olmadığı araştırıldı. Materyal ve Metod: KAH’lı 94 kadın ve 46 sağlıklı kadın alındı. Gruplar klinik, biyokimyasal, anjiografık, egzersiz testleri ve SPECT sonuçlarına göre normal, hafıf-orta ve ciddi iskemi olarak ayrıldı ve bunlarda östradiol ve serbest testosteron hormonları bakıldı. Bulgular: Östradiol düzeyi ciddi iskemik grupta diğer gruplara göre anlamlı şekilde azalmış bulundu(p<(),01).Serbest testosteron düzeyi ciddi iskemik grupta diğer gruplara göre anlamlı derecede yüksek iken(p=0,02),total testosteron açısından fark bulunmadı. Sonuç: Bu çalışmamızın sonuçları,ciddi KAH olan postmenopozal kadınlarda hormon replasman tedavisinin ne derecede gerekli olduğunu vurgulayıcı ve tereddütleri giderici niteliktedir. |
7. | Ağustos 1999 daki Marmara depreminin Şişli Etfal Hastanesi ve Plastik Cerrahi Kliniği açısından değerlendirilmesi Evaluation of 1999 Marmara earthquake from the Perspective of Sisli Etfal Hospital and plastic surgery clinic Kemal Uğurlu, Ilkay Hüthüt, Onur Egemen, Semra H. Karşıdağ, Soner Tatlıdede, Gürsel Turgut, Ismail Kuran, Lütfü BaşSayfalar 36 - 39 Büyük can ve mal kaybına yol açan felaketler arasında depremler önemli bir yer tutmaktadır. Ülkemizin 1999’da yaşadığı Marmara depreminde hastanemize başvuran 163 hasta ile ilgili tecrübelerimiz ve deprem sırasında yaşanan organizasyon sorunları bu çalışmada değerlendirilmiştir. |
8. | Epidermoid akciğer kanserli hastalarda radyoterapi sonuçlarımız The results of radiotherapy in epidermoid lung cancer patients D. Karaçetin, B. Yücel, Ö. Maral, Ö. Aksakal, N. Kozan, Y. Başer, D. Özcan, O. IncekaraSayfalar 40 - 43 Amaç: Bu çalışmada 174 Akciğer Kanserli epidermoid karsinom histopatolojive sahip hastaların redrospektf olarak aldıkları tedavilere ve evrelere göre ortalama ve median sağkalımlar yönünden değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal ve Metod: 1996-1999 yılları arasında Şişli Etfal Hastanesi Radyasyon Onkoloji Kliniğinde tedavi ve takipleri yapılan 174 Akciğer kanserli epidermoid karsinom histopatolojive sahip hastalar redrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Takip edilen 174 akciğer kanserli hastaların yaş dağılımında en çok 61 yaş ve iizeri olup, hastaların 53 ’ü Evre IHA. 71 ‘i EvrelIIB. 32 ‘si EvrelV’diir. Evre 1-11: 9 hastaya sınırlı cerrahi ( segmentektomi ) sonrası RT ( 50Gy ) uygulandı. 3 hasta medikal inoperabl kabul edilip sadece RT ( 50Gy). 1 hastaya ise cerrahi sonrası adjuvan tedavi uygulanmadı.Evre IIIA: 6 hastaya cerrahi sonrası RT+KT, 4 hastaya cerrahi sonrası RT. 32 hastaya RT+KT, 11 hastaya tek başına KTuygulandı.Evre IIIB: 2 hastaya RT, 55 hastaya RT+KT. 16 hastaya tek başına KT uygulandı.Evre IV: 11 hastaya tek başına KT, 13 hastaya RT+KT uygulandı. 8 hastaya palyatif RT yapıldı. Sonuç: En az 6 ay takip edilen hastaların 2 yıllık ortalama sağkalım oranı: Evre 1-11 ‘de %61, Evre İHA ’da %60, Evre IIIB ‘de %45.Evre IV‘cle %18 olarak bulunmuştur. Yaş, Stage. Performans durumu prognozu belirleyen en önemli faktörlerdir. |
OLGU SUNUMU | |
9. | Spontan karotis-kavernöz sinüs fistülü olgusu Spontaneous carotid-cavernous fistula: a case report abstract Hüseyin Özkurt, Muzaffer Başak, Yelda Özkurt, Hakan Doğan, Bahar MutluSayfalar 44 - 46 Amaç: Karotis-kavernöz siniis fistülü, infernal karotis arter kavernöz parçası ile çevreleyen venöz pleksııs arasında anormal bir irtibat gelişmesi sonucunda oluşur. Travmaya sekonder veya spontan meydana gelebilir. Oluşan fıstülizasyon sonucunda etkilenen vende arteryelize akım oluşur ve venöz basınç yükselir. Hastalarda proptozis, motilite bozuklukları, pulsátil ekzoftalmus, keınozis, görmede azalma, episkleral ve konjuktival kan damarlarında genişleme gibi klinik belirtiler ortaya çıkar. Çalışmamızda bir spontan karotis-kavernöz sinüs fistülüne radyolojik yaklaşım tartışıldı. |
10. | Bir plasenta akreta olgusu Placenta accreta: A case report Alparslan Baksu, Arzu Özkan, Birgül Ayaş, Nimet GökerSayfalar 47 - 49 Plasenta implantasyon bozuklukları plasenta akreta (%78), plasenta inkreta (%17) ve perkreta (%>5) olarak üçe ayrılır. Plasenta akreta en sık görülen insersiyon anomalisidir. Son yıllarda sectio sezaryen ile doğum oranlarının artması plasenta akreta insidansında artışlara yol açmıştır. Risk faktörü taşıyan hastalarda akla getirilmeli, voğıın bakım koşullarının olduğu merkezlerde, gerekli preoperatif hazırlıklar yapılarak müdahale edilmelidir. |
11. | Pediatrik skleroderma hastalığı Pediatric scleroderma disease Osman Başpınar, B. Kutluhan Aksu, Sadreddin Apaydın, Asiye NuhoğluSayfalar 50 - 52 Jüvenil skleroderma. tipik bulgıısıt ciltte kalınlaşma olan nadir bir çocukluk çağı hastalığıdır. Biz cildinde yaygın kalınlaşma olan i yaşında bir skleroderma olgusunu sunmaktayız. Hastamızda cilt kalınlığı yüksek frekanslı ultrasoııografi ile ölçülmüştür. Tedavidepenisilcımin verilen hastada tedavi süresince net bir klinik cevap alınamamıştır. |
12. | Dev bir orbital rabdomiyosarkom olgusu A giant orbital rhabdomyosarcoma case Kemal Uğurlu, Ayşin Karasoy, Soner Tatlıdede, Aydın Canpolat, Hale Dobrucalı, Lütfü BaşSayfalar 53 - 55 15 yaşında sağ infaorbital rabdomiyosarkom nedeniyle tümör eksizyonu yapılan, niiks gelişince kemoterapi ve radyoterapi uygulanan erkek hasta, 1.5 yılda kitlenin büyüyerek tüm sağ yüz yarısını kaplaması üzerine kliniğimize başvurdu. Kafa tabanına uzanan 20x25x10 cm. boyutlarında yüzeyi ııekrotik ve miyazisli (kurtlanmış) yaklaşık 4.5 kg. ağırlığındaki tümör kitlesi rezeke edilerek, oluşan defekt, seçlı deriden hazırlanan lokal flep ve kısmi kalınlıklı deri grefti ile onarıldı. Ameliyat sonrasında beslenmesi gastrostomi ile sağlanan hastanın genel durumu hızla düzeldi. Erken dönemde tümör niiksü görülmedi. Postoperatif 2. ayda gastrostomi bölgesinde enfeksiyon oluşması, peritonit ve genel durum bozukluğu üzerine, 7 gün yoğun bakımda tedavi edilen hasta sepsis ve metcıbolikyetmezlik nedeniyle kaybedilmiştir. |