Objectives: Lateral lymph node metastasis (LLNM) in papillary thyroid cancer (PTC) determines the extent of surgery to be per- formed and the prognosis of the disease. In this study, we aimed to evaluate the clinicopathological risk factors affecting the development of LLNM.
Methods: We retrospectively evaluated the demographic and clinicopathological data of 346 cases with PTC who were operated in our clinic between May 2012 and September 2020. The patients were divided into 2 groups as patients with LLNM (Group 1) and without LLNM (Group 2).
Results: Thirty-six (10.4%) patients out of 346 patients with PTC had LLNM. A statistically significant difference was found between Group 1 and Group 2 regarding the male gender (M/F: 38.9% vs. 21.6%; p=0.020), tumor size (2.30±1.99 cm vs. 1.31±1.40 cm; p=0.000), lymphovascular invasion (69.4 vs. 20.6%; p=0.000), multicentricity (69.4% vs. 35.5%; p=0.000), multifocality (p=0.000), aggressive variant (22.2% vs. 9.4%; p=0.000), extrathyroidal extension (50% vs. 16.1% p=0.000), central lymph node metastasis (CLNM) rates (75% vs. 6.5%; p=0.000), and ≥3 cm lymph node metastasis (48.5% vs. 0%, p=0.000), distant metastasis (2.1% vs. 0%, p=0.000), respectively. Multivariance analysis determined the presence of CLNM as an independent risk factor for the development of LLNM.
Conclusion: The presence of CLNM in patients with PTC was determined as an independent risk factor for the development of LLNM. Although there has been increasing debate about prophylactic central neck dissection (pCND) in LLNM, pCND should still be considered in these patients as the rate of CLNM is high in patients with LLNM. CLNM might be a reference for surgeons to de- termine the extent of surgery. In addition, the presence of CLNM is important for close follow-up for the early detection of LLNM recurrence.
Amaç: Papiller tiroid kanserinde (PTK) lateral lenf nodu metastazı (LLNM), uygulanacak cerrahinin genişliğini ve hastalığın prognozunu belirlemektedir. Biz bu çalışmada LLNM gelişimi üzerine etkili klinikopatolojik risk faktörlerini değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde, Mayıs 2012-Eylül 2020 tarihleri arasında opere edilen PTK tanılı 346 vakaya ait demografik ve klinikopatolojik verileri, univaryans ve multivaryans analiz aracılığıyla retrospektif olarak değerlendirdik. Hastalar, LLNM olan (Grup 1) ve olmayan (Grup 2) olarak 2 gruba ayırıldı.
Bulgular: 346 PTK’lı hastanın 36’sında (%10.4) LLNM bulunmaktaydı. Grup 1 ile Grup 2 arasında; sırasıyla erkek hasta (E/K: %38.9 vs %21.6; p=0.020), tümör boyutu (2.30 ± 1.99 cm vs 1.31 ± 1.40 cm; p=0.000), lenfovasküler invazyon (%69.4vs %20.6; p=0.000), multisentrisite (%69.4 vs %35.5; p=0.000), multifokalite ( p=0.000), agresif varyant (tall cell, hobnail, solid, diffüz sklerozan alt tipleri) (%22.2 vs %9.4; p=0.000), ekstratiroidal yayılım (ETE) (%50 vs %16.1 p=0.000), santral lenf nodu metastaz(SLNM) oranları (%75 vs %6.5; p=0.000), ve >=3cm lenf nodu metastazı olması (%48.5 vs % 0, p=0.000),uzak metastaz olması(%2,1 vs % 0, p=0.000 ) açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptandı. Multivaryans analiz ise SLNM varlığını, LLNM gelişimi için bağımsız risk faktörü olarak gösterdi.
Sonuç: PTK’lı hastalarda SLNM varlığı, LLNM gelişimi için bağımsız risk faktörü olarak tespit edildi. LLNM’da profilaktik santal boyun diseksiyonu(SBD) ile ilgili tartışmalar artmasına rağmen, LLNM olan hastalarda SLNM oranı yüksek olduğundan bu hastalarda profilaktik SBD halen göz önünde bulundurulmalıdır. SLNM cerrahinin genişliğini belirleyebilmek açısından cerrahlara referans sağlayabilir.Ayrıca SLNM’ın varlığı LLNM nüksünün erken tespiti açısından yakın takip önemlidir. (SETB-2023-08-157)