Amaç: Tükürük bezi tümörleri (TBT), tüm baş boyun tümörlerinin %5’inden azını oluşturur. Tümör tipleri arasında belirgin morfolojik benzerlikler yanısıra aynı tümör içerisinde dikkat çekici morfolojik çeşitlilik görülebilir. Bu tümörler 4. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) baş boyun tüm.rleri sınıflamasına göre onkositik lezyonlar; nodüler onkositik hiperplazi, onkositom ve onkositik karsinom olarak gruplanır. Onkositik hücreler birçok primer tükürük bezi neoplazisinin komponenti olabileceği gibi metastatik maligniteleri akla getirmektedir. Ayırıcı tanıda bir çok lezyonun yeraldığı bu grupta tanı aşamasında deneyimlerimizin paylaşılması amaçlandı.
GereН ve YЪntem: Kliniğimizde 2016-2017 yıllarında tanı alan tükürük bezi onkositik lezyonları 4. DSÖ baş boyun tümörleri sınıflaması ışığında hematoksilen eozin kesitler yanısıra periodik asit shift (PAS), diastaza dirençli periodik asit shift ( D-PAS) ve p63, DOG1, sitokeratin 7 (CK7), androjen reseptör (AR), PAX8, CD10 immünohistokimyasal belirleyiciler ile yeniden değerlendirilmiştir.
Bulgular: 21 olgunun 19’u benign, 2’si malign tanısı almıştır. Benign lezyonların 18’i Warthin tümörü (WT) iken 1 olgu nodüler onkositik hiperplazinin eşlik ettiği onkositom olarak değerlendirilmiştir ve nadir görülen bir vaka olması sebebiyle dikkat çekmektedir.
Malign tanısı alan olgulardan biri onkositik hücrelerden baskın asinik hücreli karsinom (AciCCA), diğer olgu yüksek dereceli tükürük bezi kanal karsinomu (SDCA) tanısı almıştır.
Sonuç: Pratikte nadir görülmeleri ve heterojen olabilen morfolojik bulguları sebebiyle tanı güçlükleri yaşadığımız bu grup lezyonlar histokimyasal ve immünohistokimyasal bulguları ile literatür eşliğinde sunulmuştur.
Objectives: Salivary gland neoplasms are less than 5% of all head and neck neoplasms (1). Although there are morphological similarities between different neoplasms, there may be catchy morphological differences in a single tumour. According to the World Health Organization (WHO), 4th Head and Neck Tumours Classification oncocytic salivary gland lesions are classified as nodular oncocytic hyperplasia, oncocytoma and oncocytic carcinoma. Oncocytic cells may be a component of other salivary gland neoplasms and metastatic malignities.
Methods: In this study, salivary gland oncocytic lesions diagnosed in 2016-2017 were evaluated with Haematoxylin and Eosin (H&E) sections and PAS, diastase resistance PAS, p63, DOG1, cytokeratin7 (CK7), androgen receptor (AR) and PAX8 stains.
Results: Nineteen cases were benign, two cases were malignant. Eighteen of the benign lesions were Warthin tumour (WT), one case was oncocytoma with nodular oncocytic hyperplasia. Acinic cell carcinoma (AciCCA) with oncocytic cells predominant was one of the malignant cases. The other case was high-grade salivary duct carcinoma (SDCA).
Conclusion: The rarity and heterogeneity of this group of lesions may cause difficulties in diagnosis. We present histochemical and immunohistochemical findings of these lesions in light of the literature.