Objective: We aimed to evaluate the patients of which were diagnosed with digital subtraction angiography (DSA) and were treated with endovasular emolisation by using different agents of arterial bleeding originating from upper gastrointestinal sytem (GIS), lower GIS, pulmonary system or trauma.
Material and Method: Patients who have been sent to our interventional radiology department under emergency conditions for embolization between July 2012 and April 2016 were retrospectively evaluated. For this purpose, cases in which contrast media extravasation and/or pseudo aneurysm was diagnosed with DSA as the focus of bleeding on upper GIS, lower GIS, pulmonary system or trauma were included. Success of the treatment was assessed by the absence of contrast media extravasation and/or pseudoaneurysm after the procedure.
Results: Eleven upper GIS, 5 lower GIS, 6 pulmonary and 7 traumatic (totally 29) bleeding foci were embolized successfully. Coil was used in all of 11 patients with upper GIS, 3 patients with lower GIS, 3 patients with pulmonary and 5 patients with traumatic bleeding. Coil and glue was used in 1 and acrylic microparticles in 1 patient with lower GIS bleeding. Polyvinyl alcohol (PVA) was used in 1, coil and PVA in 1 and acrylic microparticles in 1 patient with pulmonary bleeding. Glue was used in 2 patients with traumatic bleeding. No contrast media extravasation and/or pseudoaneurysm were observed after the procedure.
Conclusion: Technical success rates of arterial embolization which is performed by experienced interventional radiologists increase with advances in microcatheter technology and choosing different embolic agents.
Amaç: Dijital subtraksiyon anjiyografide (DSA) üst gastrointestinal sistem (GİS), alt GİS, pulmoner ve travma nedenli arteriyel kanama odağı tespit edilen ve farklı embolizasyon ajanlarla endovasküler embolizasyon tedavileri yapılan hastaları değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Temmuz 2012-Nisan 2016 tarihleri arasında acil şartlarda girişimsel radyoloji departmanımıza embolizasyon amaçlı yönlendirilen hastaların retrospektif incelemesi yapıldı. Bu amaçla üst GİS, alt GİS, pulmoner ve travma nedenli kanama odağı olarak DSA’da kontrast madde ekstravazasyonu ve/veya psödoanevrizma tespit edilen hastalar kabul edildi. İşlem sonundaki tedavinin başarısı DSA’da kontrast madde ekstravazasyonunun ve/veya psödoanevrizmanın olmaması ile değerlendirildi.
Bulgular: On bir üst GİS, 5 alt GİS, 6 pulmoner ve 7 travma kaynaklı toplam 29 arteriyel kanama odağı başarılı şekilde embolize edildi. Embolizasyon amaçlı üst GİS kanaması ile gelen 11 hastanın hepsinde koil; alt GİS kanaması ile gelen 3 hastada koil, 1 hastada koil+glue, 1 hastada akrilik mikropartikül; pulmoner kanaması ile gelen 3 hastada koil, 1 hastada polivinilalkol (PVA), 1 hastada koil+PVA, 1 hastada akrilik mikropartikül; travma nedenli kanama ile gelen 5 hastada koil, 2 hastada glue uygulandı. Tüm hastalarımızda işlem sonundaki DSA’larında kontrast madde ekstravazasyonu ve/veya psödoanevrizma izlenmedi.
Sonuç: Farklı embolizasyon seçiminin artmasıyla ve mikrokateter teknolojisinin gelişmesiyle birlikte deneyimli girişimsel radyologlar tarafından yapılan arteriyel embolizasyonlarda teknik başarı oranı artmaktadır.