Objectives: Breast reduction is a frequently sought procedure by patients and one of the most commonly performed operations by plastic surgeons. Follow-up of histopathological results after reduction mammoplasty is very important. This study aimed to evaluate the histopathological results of patients undergoing bilateral reduction mammoplasty to determine the incidence of breast lesions and risk factors of high-risk breast lesions.
Methods: 477 patients who underwent reduction mammoplasty in the plastic surgery department between October 2013 and January 2020 were included in this study. Patients were evaluated according to age, body mass index (BMI), comorbidity factors, tobacco use, family history and histopathological findings.
Results: The mean age of patients was 42.43±12.05 years. Body mass index ranged from 23 to 34.6. As for comorbidity factors, 12 patients had hypertension, five patients had asthma and six patients had diabetes mellitus. Seventeen patients (3.6%) were smokers, and 25 (5.2%) patients had a family history of breast cancer. Among the patients, 2.3% were 20 years and under, 17.1% were between 21 and 30 years old, 21.5% were between 31 and 40 years old, 33.1% were between 41 and 50 years old, 18.2% were between 51 and 60 years old, and 7.5% were 60 years and above. 85.4% of histopathological findings consisted of normal breast tissue and nonproliferative breast lesion breast lesions. The incidences of proliferative breast lesions, atypical hyperplasia and in situ lesions were calculated as 5.7%, 2% and 0.4%, respectively. The mean follow-up period was 3.8±1.6 years.
Conclusion: Although preoperative breast cancer screening methods are used before the reduction mammoplasty, high-risk lesions may be encountered afterwards. One of the biggest advantages of reduction mammoplasty in addition to psychophysiological recovery is breast cancer risk reduction.
Amaç: Meme küçültme, hastalar tarafından sık başvurulan bir prosedürdür ve plastik cerrahlar tarafından sık yapılan ameliyatlardan biridir. Redüksiyon mamoplasti sonrası histopatolojik sonuçların takibi çok önemlidir. Bu çalışma, bilateral redüksiyon mamoplastisi uygulanan hastaların histopatolojik sonuçlarını değerlendirmeyi, meme lezyonlarının insidansını ve yüksek riskli meme lezyonlarının risk faktörlerini belirlemeyi amaçlamıştır.
Gereç ve Yöntemler: Ekim 2013 - Ocak 2020 arasında plastik cerrahi bölümünde redüksiyon mamoplastisi uygulanan 477 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar yaş, vücut kitle indeksi, komorbidite faktörleri, sigara kullanımı, aile hikayesi ve histopatolojik bulgulara göre değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların yaşı ortalama 42.43 ± 12.05’idi. Vücut kitle indeksi 23-34.6 arasında değişmekte idi. Eşlik eden faktörler, 12 hastada hipertansiyon, 5 hastada astım ve 6 hastada diyabetes mellitus vardı. 17 hastada (% 3.6) sigara ve 25 (% 5.2) hastada meme kanseri öyküsü mevcuttu. Hastaların% 2.3'ü 20 yaş ve altı, % 17.1'i 21 ila 30 yaşları arasında, % 21.5'i 31 ila 40 yaşları arasında,% 33.1'i 41 ila 50 yaşları arasında,% 18.2'si 51 ila 60 yaşları arasındaydı. 7.5'i 60 yaş ve üstünde idi. Histopatolojik bulguların% 85.4'ü normal meme dokusu ve nonproliferatif meme lezyonlarından oluşuyordu. Proliferatif meme lezyonları, atipik hiperplazi ve in situ lezyonların insidansı sırasıyla % 5.7, % 2 ve % 0.4 olarak hesaplandı. Ortalama takip süresi 3.8 ± 1.6 yıl idi.
Sonuç: Preoperatif meme kanseri tarama yöntemleri redüksiyon mamoplastisinden önce kullanılsa da, yüksek riskli lezyonlarla karşılaşılabilir. Psikofizyolojik iyileşmeye ek olarak redüksiyon mamoplastisinin en büyük avantajlarından biri de meme kanseri riskinin azaltılmasıdır. (SETB-2020-04-041)