Postoperative peritoneal adhesion is an important clinical challenge in gastrointestinal, colorectal, and gynecologic surgery. Adhesions are the most frequent cause of long-term complications, including chronic abdominal pain, female infertility, mechanical small bowel obstruction, and injury at reoperations. Postoperative adhesion formation is a natural consequence of peritoneal irritation by surgical tissue trauma or infection, and may be considered as the pathological part of healing following any peritoneal injury. In the search for effective methods for preventing postoperative adhesions, several clinical techniques and agents have been investigated. Strategies for reduction of adhesions
are based on their natural pathophysiological mechanisms of origin, including activating fibrinolysis, hampering coagulation, diminishing the inflammatory response, inhibiting collagen synthesis or creating a barrier between adjacent wound surfaces. Despite initial promising results of different measures in postoperative adhesions prevention, none of them have become a standard application and achieved mostly in animal model. Until additional information and findings from future clinical investigations, only a meticulous surgical technique can be recommended to reduce morbidity and mortality rates from these undesirable and troublesome effects of surgery. In the current state of
knowledge, further pre-clinical and clinical investigations are necessary to evaluate the prevention strategies of postoperative peritoneal adhesions.
Peritoneal yapışıklıklar başta gastrointestinal cerrahi olmak üzere kolorektal ve jinekolojik cerrahiler için önemli bir klinik sorundur. Bu yapışıklıklar, enfeksiyon veya cerrahi travma gibi durumların peritonu irrite etmesiyle oluşmakta ve periton hasarının iyileşme sürecinin patolojik bir parçası olarak kabul edilmektedir. Postoperatif peritoneal yapışıklıklar, ilk cerrahi işlemden yıllar sonra bile ortaya çıkabilmekte ve kronik karın ağrısı, infertilite, mekanik ince barsak obstrüksiyonu ve relaparotomiler sırasında yaralanmaya neden olabilmektedir. Postoperatif yapışıklıkları önlemek için denenen ajanların çoğu, adezyon oluşumunun doğal fizyopatolojik sürecinde yer alan basamaklar üzerinde değişiklikler yaparak etkilerini göstermektedir. Örneğin; fibrinolizi aktive etmeyi, koagülasyonu engellemeyi, inflamatuar yanıtı azaltmayı, kollajen sentezini inhibe etmeyi veya yakın yara yüzeyleri arasında bir bariyer oluşturmayı amaçlarlar. Sonuçları her ne kadar cesaretlendirici olsa da, çoğunun çelişkili ve sadece hayvan modellerinde denenmiş olması bu ajanların kullanımı için en büyük engellerdir.
Gelecekteki klinik araştırmalar ve olası gelişmelere kadar, intraperitoneal yapışıklıklarla mücadele sırasında ortaya çıkan istenmeyen morbidite ve mortaliteleri azaltmanın en etkin yöntemi şimdilik sadece özenli ve uygun cerrahi teknik olarak görülmektedir. Bu durumun üstesinden gelmek ve açıklığa kavuşturmak için mutlaka preklinik ve klinik çalışmaların artarak devam etmesi şarttır.