Hemolytic disease of the newborn is characterized by the transfer of antibodies to fetus which was produced against the antigens on the
erythrocytes. Due to widespread use of Rh immunoglobulin for prevention of Rh hemolytic disease, the importance of hemolytic disease due to antibodies other than anti-D has increased. The spectrum of the disease varies from mild hyperbilirubinemia to severe hys fetalis.
In this report, three neonates hospitalized for hyperbilirubinemia and anemia who were diagnosed to have subgroup incompatibility were presented. Case I was a term newborn with hyperbilirubinemia detected at postnatal 22nd hour without any abnormal physical finding except for generalized jaundice. The neonate whose Direct Coombs test was positive and had anemia, was treated with phototherapy and IVIG. Subgroup analysis revealed anti-C antibodies. Case II was a term neonate admitted due to hyperbilirubinemia at postnatal 5th day. After he was treated with phototherapy for 48 hours, bilirubin levels decreased to 12 mg/dl. After termination of phototherapy, rebound bilirubin levels increased to 18 mg/dl. Anti-kell antibodies were detected in subgroup analysis. Case III was admitted at postnatal 24th hour due to hyperbilirubinemia. A sibling who died in neonatal period with a history of exchange transfusion at postnatal 2nd day was recorded. Physical examination was normal except jaundice and a murmur with 2/6 intensity at mesocardiac area. IVIG was given to the neonate with Direct Coombs positivity. Subgroup analysis confirmed the presence of anti-kell antibodies. Exchange transfusion was performed with Kell negative blood. The importance of hemolytic disease of the newborn due to subgroup incompatibility has increased. Subgroup incompatibilities which were thought only to cause mild anemia is now considered to cause severe obstetric and neonatal complications. Newborns with hemolytic anemia should thoroughly be evaluated for subgroup incompatibility.
Yenidoğanın hemolitik hastalığı, eritrositler üzerinde yer alan antijenlere karşı oluşan antikorların fetüse geçmesi nedeni ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Günümüzde Rh uyuşmazlığı nedeni ile Rh (D) immunglobulinlerin yaygın olarak kullanılması sonucunda anti-D dışındaki antikorların neden olduğu subgrup uyuşmazlığına bağlı yenidoğanın hemolitik hastalığının önemi ve sıklığı giderek artmaktadır. Klinik bulgular, yenidoğanın hafif sarılığından başlayıp ağır his fetalis olgularına kadar değişen bir spektrumda izlenmektedir.
Bu yazıda, yenidoğan döneminde sarılık ve anemi tanıları ile yatırılan ve subgrup uyuşmazlığı tespit edilen üç olgu sunulmuştur. OLGU 1: Postnatal 22. saatinde sarılığı fark edilen zamanında doğmuş bebeğin fizik muayenesinde sarılık dışında patolojik bulgu saptanmadı. Direkt coombs pozitifliği ve anemisi olan hastaya fototerapi başlandı ve intravenöz immünglobulin (İVİG) verildi. Subgrup analizinde anti-C antikor pozitifliği saptandı. OLGU 2: Postnatal beşinci gün sarılık şikâyeti ile başvuran term olgu, 48 saat süreyle uygulanan fototerapi sonrasında total serum bilirubini (TSB) 12 mg/dl’ye düştü. Fototerapi kesildikten 12 saat sonra bakılan TSB 18 mg/dl’ye yükselmesi üzerine yapılan tetkiklerinde anti-Kell antikorları pozitif saptandı. OLGU 3: Postnatal 24. saatinde ortaya çıkan sarılık nedeniyle yatırılan term bebeğin öyküsünde kardeşine iki günlük iken kan değişimi yapıldığı ve kaybedildiği öğrenildi. Fizik muayenesinde cilt ve konjuktivaları ikterik, mezokardiak odakta 2/6 şiddetinde üfürüm saptandı. Direkt coombs testi pozitif olduğu için İVİG verildi. Subgrup analizinde anti-Kell antikorları pozitif olarak saptandı. Kell negatif kan ile bebeğe kan değişimi uygulandı.
Günümüzde özellikle subgruplara bağlı gelişen hemolitik aneminin önemi giderek artmaktadır. Daha önceleri hafif anemi ile seyrettiği düşünülen subgrup uyuşmazlıklarının da artık ciddi fetal ve neonatal komplikasyonlara yol açabileceği bilinmektedir. Bu nedenle hemolitik anemisi olan yenidoğan bebekler olası subgrup uyuşmazlığı açısından dikkat edilmelidir.