Objectives: Congestive heart failure (CHF) is a heart disease with a growing incidence and prevalence. Creatine kinase-myocardial base (CK-MB) is generally used to determine myocardial damage; however, it is insufficiently sensitive to measure the relatively low level of myocardial damage that typically occurs in heart failure (HF). The use of cardiac troponins, which are far more sensitive and specific, has become common to identify myocardial damage and permits the detection of even minute amounts of damage. The aim of this study was to ascertain whether cardiac troponin I (cTnI) can be used to detect low-level myocardial damage occurring in CHF in real-life conditions.
Methods: Fifty patients with CHF symptoms (Group I) and 20 patients who were evaluated as normal (Group II) were included in this prospective study. The Framingham criteria were used to diagnose HF. Group I was divided into 3 subgroups according to the New York Heart Association classification of functional capacity: Class II, Group A; Class III, Group B, and Class IV, Group C. On the first day of admission, CK-MB and cTnI levels were measured and assessed quantitatively. The cTnI level was compared between these 3 subgroups and between Groups I and II. Linear regression analysis was performed to investigate the relationship between ejection fraction (EF) and cTnI.
Results: The mean cTnI value was 0.084±0.07 ng/mL in Group I and 0.018±0.012 ng/mL in Group II (p=0.0001). The mean cTnI value was 0.047±0.016 ng/mL, 0.080±0.048 ng/mL, and 0.175± 0.102 ng/mL in Groups A, B, and C, respectively. The difference between the subgroups of Group I was statistically significant. In addition, it was observed that there was a significant difference in the EF (%) value between Groups I and II and between Groups A, B, and C. Linear regression analysis revealed an inverse relationship between EF and cTnI (r: -0.66) (p=0.0001).
Conclusion: As the severity of HF increased, the cTnI serum level also increased. This increase was inversely related to the EF value. These results are consistent with other studies in the literature, suggesting that the cTnI level may be a useful marker in the diagnosis and evaluation of severity of HF.
Amaç: Konjestif kalp yetersizliği artan insidans ve prevalans oranına sahip bir kalp hastalığıdır. Genellikle miyokardiyal hasarı saptamak için kullanılan CK-MB, kalp yetmezliği durumunda meydana gelen, nispeten düşük seviyedeki miyokardiyal hasarın saptanmasında duyarsızdır. Miyokardiyal hasarın tanımlanması için çok daha hassas ve spesifik olan kardiyak troponinlerin kullanımı yaygın uygulamaya girmiş ve çok düşük seviyedeki miyokard hasarının tespitine izin vermiştir. Çalışmamızda, gerçek yaşam koşullarında, konjestif kalp yetmezliğinde meydana gelen düşük seviyeli miyokardiyal hasarı tespit etmek için, kardiyak troponin I'in (cTnI) kullanılıp kullanılamayacağını kontrol etmeyi amaçladık.
Gereç ve Yöntem: Çalışma grubu (Grup I) konjestif kalp yetmezliği semptomları olan 50 hastadan oluşuyordu ve kontrol grubu (Grup II) Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi tüm acil servis ve iç hastalıkları polikliniklerinde normal olarak değerlendirilen 20 hastadan oluşuyordu. Hastalar ve kontrol grubu prospektif olarak çalışmaya alındı. Konjestif kalp yetmezliği tanısında Framingham kriterleri kullanıldı. New York Kalp Derneği'ne göre hastaların fonksiyonel kapasiteleri (Grup I) belirlendi. Grup I, kalp yetersizliği derecesine göre, fonksiyonel kapasite sınıf II, grup A; Fonksiyonel kapasite sınıf III, grup B ve fonksiyonel kapasite sınıf IV, Grup C, olmak üzere sırasıyla üç alt gruba ayrıldı. Girişin ilk gününde CK-MB ve cTnI düzeyleri ölçüldü ve niceliksel olarak belirlendi. Bu üç grup arasında ve çalışma grubu ile kontrol grubu arasında cTnI düzeyleri karşılaştırıldı. Tüm olguların genel durumu stabilize olduktan sonra ekokardiyografik incelemeleri gerçekleştirildi. Ejeksiyon fraksiyonu (EF) ve cTnI arasındaki ilişkiyi araştırmak için lineer regresyon analizi yapıldı.
Bulgular: Çalışmaya yaşları 45-85 arasında değişen, 32'si erkek 18'i kadın olmak üzere toplam 50 hasta, yaşları 43-75 arasında olan, 12'si erkek, 8'i kadın olmak üzere toplam 20 kontrol vakası alındı. cTnI değeri Grup I'de 0.084 0.07 ng / mL ve Grup II'de 0.018 ± 0.012 ng / mL idi (p = 0.0001). Ortalama cTnI değerleri, sırasıyla grup A, grup B ve grup C’de, 0.047±0.016 ng/mL, 0.080±0.048 ng/mL ve 0.175±0.102 ng/mL olarak ölçüldü. Subgruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Grup A, Grup B ve Grup C'deki EF (%) değerleri sırasıyla 38.6 ± 3.5, 30.9 ± 4.6, 22.8 ± 3.3 ve Grup I ve Grup II'de sırasıyla 32.4 ± 6.9, 60.9 ± 4.3 idi. Grup I ve II arasındaki fark ile grup A ve B ve C arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlıydı. Doğrusal regresyon analizi yapıldığında EF ile cTnI (r: -0.66) arasında ters bir ilişki bulunduğu görüldü (p = 0.0001).
Sonuç: Fonksiyonel kapasite kötüleştikçe, cTnI serum seviyelerinin arttığını gözledik. Bu artış, kalp yetmezliğinin tanısında kullanılabileceğini düşündürür tarzda, ejeksiyon fraksiyonu değerleri ile ters orantılıydı (%). Literatürdeki diğer çalışmalarla uyumlu olan sonuçlarımız, cTnI düzeylerinin, kalp yetmezliğinin şiddetinin değerlendirilmesinde yararlı bir belirteç olarak kullanılabileceğini göstermektedir.