Objective: Facial soft tissues and lip thickness are influenced by age, gender, race, juvenescence and growth. This aspect is particularly of interest to forensic anthropologists, dentists, and cosmetic surgeons. Plump and beautiful lips that are in harmony with other facial features are the most important esthetic symbols in enhancing the visuality of a woman. Actually, eyes constitute the most important focal point in the upper half of the face, whereas lips are the focal point in the lower half of the face. In this study, we aimed to evaluate the position of the upper and lower lips of a group in Turkish society by gender and to compare the findings with those of people of other races.
Materials and Methods: A total of 140 (68 women and 72 men) healthy individuals with Class I malocclusion (ANB angle 2°±2) participated in this study. The mean age of women and men was 23.2±4.2 years and 24.3±3.4 years, respectively. The distance between the three different points marked on soft tissue on lateral cephalometric radiograph images and the Ricketts’ E line were measured using Image-J software. Different statistical methods were utilized for the comparison of the distribution of the groups and measurement results. An associated p value of <0.05 was considered statistically significant.
Results: The distance of Ls (Labium superius)-E, Sto (Stomion)-E, and Li (Labium inferius)-E in women ranged between -3.21 mm and -16.08 mm, between 10.71 mm and -24.21 mm, and between -2.88 mm and -14.83 mm, respectively. The corresponding measurements in men were between -4.84 mm and -17.21 mm, between -13.21 mm and -23.43 mm, and between -3.21 mm and -11.12 mm, respectively. A statistically significant difference between men and women was observed only for the Li-E values (p=0.041).
Conclusion: Knowing the position of the lips, which constitute the focal point of the lower half of the face, will help orthodontists to predict the facial profile of patients at the end of the treatment. It may also aid forensic anthropologists in facial reconstruction and help cosmetic surgeons in predicting the lower face harmony after esthetic surgery.
Amaç: Yüz yumuşak doku ve dudak kalınlıkları, yaş, cinsiyet, ırk, büyüme ve gelişmeye bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu konu adli antropologlar, diş hekimleri ve estetik cerrahlar açısından oldukça önemlidir. Yüz harmonisi ile uyumlu dolgun ve güzel dudaklar özellikle kadınların görselliklerinde en önemli estetik simge oluşturmaktadır. Gerçekten de yüze bakıldığında üst yarıda gözler, alt yarıda ise dudaklar odak noktasını oluşturmaktadır. Bu çalışmada amacımız, Türk toplumunun bir bölümünde üst ve alt dudak pozisyonunu cinsiyete bağlı olarak değerlendirmek ve sonuçları diğer ırklara ait insanların yapısal özellikleri ile karşılaştırmaktır.
Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Sınıf I maloklüzyon yapısında (ANB açısı 2º±2) 140 sağlıklı (68 kız ve 72 erkek) birey üzerinde gerçekleştirilmiştir. Kızların yaş ortalaması 23.23±4.27 yıl, erkeklerin 24.35±3.45 idi. Lateral sefalometrik X-ray görüntülerde yumuşak doku üzerinde belirlenen üç farklı noktanın Ricketts’ın E doğrusuna olan uzaklıkları bilgisayar ortamında Image-J Software yöntemi kullanılarak ölçülmüştür. Grupların dağılımları ve ölçüm sonucu karşılaştırması için farklı istatistiksel yöntemler kullanılarak, p<0.05 önem düzeyi istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
Bulgular: Tüm sefalometrik görüntülerde Ls (Labium superius)-E, Sto (Stomion)-E ve Li (Labium inferius)-E mesafeleri ölçülmüştür. Kızlarda yapılan ölçümlerde; Ls-E, -3.21 mm ile -16.08 mm arasında, Sto-E; -10.71 mm ile -24.21 mm, Li-E; -2.88 mm ile -14.83 mm arasında değişim göstermekteydi. Erkeklerde ise; Ls-E, -4.84 mm ile -17.21 mm arasında, Sto-E; -13.21 mm ile -23.43 mm, Li-E; -3.21 mm ile -11.12 mm en büyük ve en küçük değerler olarak belirlenmiştir. Cinsiyetler arasında Li-E değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu (p=0.041) diğer ölçümler arasında ise, istatistiksel açıdan anlamlı bir fark olmadığı gözlenmiştir.
Sonuç: Yüzün alt yarısında odak noktası olan dudak pozisyonun bilinmesinin; ortodontistlere tedavi sonunda hastaların yüz profilinin nasıl bir hal alabileceğinin değerlendirilmesinde, adli antropolojide yeniden yüzlendirme tekniğinde ve estetik cerrahisinde alt yüz uyumunun değerlendirmesinde yardımcı olacağını düşünmekteyiz.