ISSN : 1302-7123 | E-ISSN : 1308-5123
Şişli Etfal Tıp Bülteni - Med Bull Sisli Etfal Hosp: 31 (4)
Cilt: 31  Sayı: 4 - 1997
ORIJINAL ARAŞTIRMA
1.
Maternal Serum Human Koryonik Gonadotropin Düzeylerinin İntrauterin Büyüme Geriliği Tanısındaki Önemi
The level of maternal human coriogenic gonadothropin in intrautherine growth retardation
H. Baha Oral, H. Mesut Özsoy, Recep Sütçü, Yasemin Babar, Demir Özbaşar
Sayfalar 52 - 56
AMAÇ: Amacımız yükselmiş maternal serum hCG düzeyleri ile intrauterin büyüme geriliği arasındaki ilişkiyi araş­tırmaktı.
MATERYAL VE METOD: Bu prospektif vaka kontrollü çalışma 50 gebe kadın üzerinde yürütüldü. 25 tanesi fetal büyüme geriliği ve 25 tanesi normal gelişime sahip üçüncü trimesterde bulunan 50 gebede maternal serum hCG düzeyleri ölçüldü. Hipertansiyonlu kadınların tıbbi kayıtları incelendi, kronik hipertansiyonlu olanlar çalışma dışı bırakıldı.
BULGULAR: Maternal yaş, gravidite ve paritede herhangi bir fark bulunmadı. hCG düzeyleri, Apgar skoru, yeni doğan ağırlığı ve boy ölçümleri yönünden iki grup arasın­ da istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar mevcuttu. Fetal büyüme geriliği olan gebelerin %56'sında hipertansiyon mevcuttu. hCG düzeyleri normotansif ve hipertansiyonla komplike gebelikler arasında karşılaştırıldı ve istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı (p=0.063).
SONUÇ: Çalışmamızın bulguları hCG düzeyleri ile intrauterin gelişme geriliği ve bu hastalardaki kötü obstetrik sonuçlar arasında kuvvetli bir ilişkiyi ortaya koymaktır.
OBJECTIVE: Our purpose was to investigate the association of elevated maternal serum human chorioni gonadot­ropin levels with intrauterine growth retardation.
STUDYDESIGN: This prospective case-controlled study was conducted on 50 pregnant women. Maternal serum hCG was measured in these 50 pregnant women in the third trimester, 25 with a fetal growth retardation and 25 with a normal growth. Medical records of women wiıh hypertension were reviewed, patients with chronic hypertension were excluded.
RESULTS: No differences were found in maternal age, gravidity and parity. There were statistically significant differences between the group with respect to hCG levels, Apgar score, neonatal weight and height measurements. Hypertension was present in 56% of the pregnant women with a fetal growth retardation. hCG levels were compared between normotensive and hypertensive complicated pregnancies and no significant differences were found (p=0.63).
CONCLUSION: The results of our study establish a strong association of elevated maternal serum hCG levels with intrauterine growth retardation and poor pregnancy outcomes in these patients.

2.
Endometriozisli Hastalarda Peritoneal Mayii Fibronectin ve İmmünglobülin Düzeyleri İle Peritoneal Hücre Araştırması
Comparasion of the peritoneal celi population and peritoneal fluid fibronectin and immunglobulin levels in endometriosis cases
H. Mesut Özsoy, M. Okan Özkaya, Aliye Sarı, Demir Özbaşar
Sayfalar 57 - 60
AMAÇ: Endometriozisli vakalarda peritoneal hücre popülasyonu ile peritoneal sıvı fibronectin ve immünglobulin düzeylerinin karşılaştırılması.
MATERYAL VE METOD: 24.02.1998-10.05.1998 tarihleri arasında Süleyman Demirel Üniversitesi Kadın Hast. ve Doğum Anabilim Dalı'na başvuran toplam 51 hastanın yapılan laparaskopik (diagnostik) prospektif çalışmasında 25 hastada endometrioıis tespit edilmiştir. Endometriozisi bulunmayan 26 hasta kontrol grubuna alınmıştır. Endometriozis tespit edilen vakalar A.F.D.’nin sınıflandırılma­sına göre sınıflandırılmıştır. lgG ve lgM çalışmasında "The Binding site Produced Insert Fibronectin Turbi Diametric Kit-Birmingham" kiti kullanılmıştır. İstatistiksel çalışmada Mann Whitney U testi, Fisher x2 ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır.
BULGULAR: Endometriozisli 25 vakanın yapılan AFD'nin sınıflamasına göre stage I %56, stage II %40, stage III %4 olarak bulunmuştur. Endometriozis grubunda fibronectin 5.67±0.70, lgG 523.5±40.78, lgM 62.5±10.49, Makrofaj 0.55±0.09, lenfosit 0.11±0.04, PMN 0.22±0.07 olarak bulunmuştur.
SONUÇ: Bu çalışma 25 endometriozisli hasta ile endometriozis saptanmayan 26 hastada yapıldı. Endometriozisli hastalarda fibronektin, total lgG, total lgM düzeyleri ile peritoneal hücre popülasyonunun kontrol grubuna göre farklı olmadığı gözlendi.

MATERIAL AND METHODS: Endometriosis was diagnosed 25 out of 51 patients at diagnostic laparascopy in Gynecology and Obstetrics Department of Süleyman Demirel University between 24.2.1998-10.5.1998.
Control group was consisting from 26 patients who did not have endometriosis. AFD classification scores were used in endometriosis group. The binding siteproduced insert fibronectin Turbidiametric kit-Birmingham kit was used for evaluating lgG and lgM.
Mann-Whitney U test, Fisher x2 test and Pearson correltion analysis were used for statistical study.
FINDINGS: According to the AFD scores, the percentage of the patients were, stage I 56%, stage II 40%, stage III 4% in endometriosis patients. Mean fibronectin measure were 5.6±0.70 mg/dl, 1gG 523.5±40.78 mg/dl, IgM 62.5±10.49 mg/dl, macrophage 0.55±0.09/mm, lenfocyte 0.11±.0.04/mm3, PMN 0.22±0.07/mm' in 25 endometriosis patients.
RESULT: Present study is consisting from 25 endomctriosis and 26 normal patients. There were no statistical difference between 25 endometriosis patients and 26 normal patients according to the endometriosis of fibronectin, total lgG, total lgM and peritoneal cell population.

OLGU SUNUMU
3.
Lökosit Adezyon Defekti: Bir Olgu Sunumu
Leukocyte adhesion deficiency: A case report
Ayşe Palanduz, Leyla Yolar, Nafiye Urgancı, Nimet Kayaalp
Sayfalar 61 - 63
Lökosit adezyon defekti (LAD) tekrarlayan veya ilerleyici cilt, müköz membran ve subkütan enfeksiyonlar, göbek bağı ayrılmasında gecikme ve nötrofili ile seyreden kalıtsal bir hastalıktır. Bu yazıda yenidoğan döneminde lökositoz saptanarak tanı konan bir LAD olgusu sunulmaktadır.
Leukocyte adhesion deficiency (LAD) is hereditary disease characterized by recurrent or progressive skin, mucous membran and subcutaneous infections, delayed seperation of umblical cord and persistent neutrophilia. We report a case of LAD presenting with leukocytosis in the neonatal period.

4.
MR-A ile Tanı Konan Bir Karotiko-Kavernöz Fistül Olgusu
A case with Carotid-Cavernous fistula
Aytül Mutlu, Feray Kıymaz Seleker, Hulki Forta
Sayfalar 64 - 66
Karotiko-kavernöz fistül saptanan 52 yaşında bir kadın hasta sunulmaktadır. Hasta ağrılı oftalmopleji ile başvurmuş; tanı manyetik rezonans anjiografiyle (MR-A) konulmuştur, Yazıda; karokito-kavernöz fistüller gözden geçirilmekte, MR-A'nin ağrılı oftalmoplejide yeri tartışılmakta­dır.
52 years old woman with carotid-cavernous fıstula is presented. She had "painful ophthalmoplgia" and her diagnosis was made by magnetic rezonance anjiography (MR-A). in this article; the carotid cavernous fistula are reviewed and the MR-A in patients with "painful ophthalmoplegia" are discussed.

5.
Konjenital Cytomegalovirus Enfeksiyonu: Bir Olgu Sunumu
Congenital cytomegalovirus infection: A case report
Ayşe Palanduz, Leyla Yolar, Nafiye Urgancı, Nimet Kayaalp
Sayfalar 67 - 68
Konjenital cytomegalovirus enfeksiyonu (CMV) genellikle doğumda asemptomatik olmakla birlikte klinik bulgu spektrumu çok geniştir. Bu yazıda yenidoğan döneminde mikrosefali ile kendini gösteren bir konjenital CMV enfeksiyonu olgusu sunulmaktadır.
Congenital CMV injection, alıhough usually asymptomatic at birth, hasa wide spectrum of clinical manifestations. We report a newborn baby wiıh congenital CMV injection presenting with microcephaly.

6.
Ender Klinik Semptomlar Gösteren Bir Enfeksiyöz Mononükleozis Vak'asında Epstein Barr Virus Antikorlarının Tanı Değeri
Serological diagnosis of infectious mononucleosis using the Epstein Barr virus antibodies in a patient with rare clinical findings
Mustafa Canbakan, Fatih Borlu, Tamer Sakacı, Ahmet Taştan
Sayfalar 69 - 71
Epstein Barr virüsü herpes virus grubu özellikleri taşıyan bir DNA virusudur. Enfeksiyöz mononükleozisin etkeni Epstein Barr virusudıır. Enfeksiyöz mononükleozisin majör semptomları boğaz ağrısı, ateş ve lenfodenopatidir. Ender olarak miyalji ve artralji gibi semptomlarla görülebilir. Monospot test enfeksiyöz mononükleozis tanısında duyarlı ve hassas olmasına rağmen heterofil antikor saptanmayan vakalarda serolojik olarak VCA-lgM bakılması gereklidir.
Epstein Barr virus (EBV) has the characteristic morphology of the Herpesviridae family of viruses of which it is a member. EBV is the etiological agent of the infectious mononucleosis, which is an acute illness characterized clinically by sore throat, fever and lymphadenopathy, sometimes with rare symptoms like myalgias and arthralgias. The Monospot test is sensitive and spesific in the diagnosis of infectious mononucleosis. In cases of hetemphile antibodies negative mononucleosis, sera should be always tested for VCA-lgM.

7.
Bilier Fistüle Radyolojik Bakış
Radiologic view of biliary fistul
Muzaffer Başak, Mevlüt Yılmazcan, Alper Yurci, Özlem Gökçöl
Sayfalar 72 - 74
Bir kolesistoduodenal fistül olgusuna radyolojik araştır­maların katkısının literatür bilgileri eşliğinde değerlendi­rilmesi.
The contribution of radiologic investigations (direct abdominal graphy in erect position, ultrasound, upper GI tract examination with barium) to the diagnosis in a colesisto duodenal fistula case is evaluated in of literature knowledges.

8.
Kombine Sinir Yaralanması Mevcut Bir Hastanın Sağ Üst Ekstremite Fonksiyonlarının Rekonstrüksiyonu
Recontruction of right upper ekstremity functions of a patient who has combined nerve injury
Ali Sakinsel, Ayşin Karasoy, Hakan Özcan, Ismail Kuran, Lütfü Baş
Sayfalar 75 - 78
Kombine sinir yaralanması mevcut bir hastamızda, yaralanmanın olduğu sinirlerde fazla miktarda defekt nedeniyle uygulanacak onarım sonrası sinir fonksiyonlarının geri dönüşünün mümkün olmayacağı veya beklenenden çok yavaş ve yetersiz olacağı düşünülerek tendon ve sinir transferleriyle artrodez planlanmış ve elde edilen sonuçlar başarılı bulunmuştur.
The case, we presented was amale patient which had combined nerve injury one year ago with large nerve gaps, which could not be repaired because of unsuccesfuly results was reconstructed with tendon and nerve transfer and wrist arthrodesis. The results were satisfactory.

9.
Anterior Kraniofasial Rezeksiyon: 2 Olgu Sunumu
Anterior Craniofacial Resection: Report of 2 cases
Uğur Çınar, Aslı Batur Çalış, Berna Uslu, Nihat Dinçbal, Aras Şenvar
Sayfalar 79 - 81
Burun tıkanıklığı ve baş ağrısı yakınmalarıyla başvuran 51 yaşında bir hayan ve 73 yaşında bir erkek hastanın yapılan muayene, radyolojik ve patolojik incelemeleri sonucunda etmoid sirnüs karsinomu saptandı. Bu iki hastaya da anterior kraniofusial rezeksiyon uygulandı ve sonuçları mevcut literatür bilgileri ışığında değerlendirildi.
A 51-year old women anda 73-year old man were referred to our clinic for evaluation of headache and nasal obstruction. The woman had undergone an intranasal ethmoidectomy and a Caldwell-Luc operation for a well-differentiated adenocancer of the ethmoid sinus two years ago. in both patients, after a through examination of ıhe head and neck and after radiologic examinations biopsies were ta-ken from the mass lesions in the nasal cavities. Their result showed malignancy in both cases. An anterior craniofiıd al resection was applied to both patients. These cases are discussed in relation to the operative procedure and to the literature.

10.
Kongenital Adrenal Hiperplazi 11 Beta Hidroksilaz Eksikliği Olan Bir Olgu
A case of 11 Beta Hydroxylase Deficiency

Sayfalar 82 - 84
Surrenal korteks hormonlarının fazlalığı adrenogenital-sendrom, Cushing sendromu, hiperaldosteronism ve feminizan sendromlar olarak sınıflandırılır. Adrenogenital sendrom, kongenital adrenal hiperplazi veya virilizan adrenal korteks tümörlerine bağlı olabilir. Erken seksüel ve vücut gelişimi yakınmaları ile kliniğimize getirilen kongenital adrenal hiperplazinin nadir bir formu olan 11 beta hidroksilaz eksikliği olgu olarak sunulmakta; tanı ve tedavi ile ilgili bazı özellikler gözden geçirilmektedir.
Excess of surrenal cortex hormones are classified as adrenogenital syndrome, Cushing syndrome, hyperaldosteronism and feminizing syndromes. Adrenogenital syndrome can be associated with congenital adrenal hyperlasia or virilizing adrenal cortex tumors.
A patient applied to our department who is having premature sexual and body development is diagnosed as 11 beta hydroxylase deficiency which is a rare form of congenital adrenal hyperplasia. it is reported as a case and the diagnosis and the treatment modalities is checked.

LookUs & Online Makale